Çok Dikkat! Duygusal Yazı :) Yapım Ekleri Üzerinden "Özlemek" Üzerine Bir Tespit


Aralık 2007... Sonra hepsi birer birer farklı firmalara transfer olacak iş arkadaşlarımın, yıllık iznimin bir bölümünü kullanmak üzere uzun süre ofiste olmadığım bi ara, kendi aralarında anlaşarak bana her biri ayrı ayrı "özlediklerini" söyledikleri e-posta göndermeleri üzerine onlara yazdığım cevap... 6 yıl sonra bir tanesi, mesajı sakladığı yerden çıkarınca hatırladım. Hatırlayınca da uzun zamandır doğru konuyu aradığım blogumun yeni yazısı oldu :)


(E-postanın başında hepsine çook teşekkür ettiğimi, hatta çaktırmadan duygulandığımı söylediğim girizgahı takiben) ...Yanıtımı size yukarıdaki haliyle gönderecektim ki, bilahare tartışmak üzere bir iki şey daha eklemek istedim:

"LE-LA" hepimizin bildiği üzere Türkçe'de isimden fiil üreten nadide eklerden biridir ve genelde sonuna geldiği isimi de içine katarak hareketlenir ve fiil olur. Yüksek sesle bağırdığımızda, ses gür çıktığı için "GÜR-ledim", ya da birine bir şey gitmesi gerektiğinde "YOL-ladım" deriz. Neredeyse matematik netliğinde kurallara sahip olduğu için zenginleştirmekten korkmadığımız Türkçe'de de aynı şekilde hareketlendirmek istediğimiz her kavramın (ismin) sonuna "LE-LA" ekleyip dilimize almışızdır "EK-ledim" ya da "SOL-ladım" gibi. Tüm bu örneklerdeki (aslında fiil olmayan ama bizim fiil yaptığımız bu) kelimelerde, kökteki isimle, elde dilen fiil o kadar doğal bir ilişki içindedir ki sorgulamadan kabul eder, nefes alır gibi doğal bir refleksle kullanırız. GÜR-ledim, EK-ledim, YOL-ladım, SOL-ladım gibi...

Buraya kadar yazdıklarım, giriş, bilgi verme ve bu doğrultuda yaptığım saptamayı paylaşma kısmıydı. Bundan sonraki kısım ise sorgulama ve tartışmaya açma olacak.

Acaba, aynı doğallıkta kullandığımız benzer bir diğer kelime olan "Özledim" de aynı mantıkla türetilmiş bir fiil olabilir mi? Sizin ağzınızdan peş peşe aynı cümleleri okuyunca, özlemek fiilini size az önce söylediğim mantıkta çok kısa sorguladım... ÖZ: bir kimsenin kendi benliği, manevi varlığı demek. ÖZLEMEK ise birini görmeyi, kavuşmayı istemek anlamında kullanılıyor. ÖZ'ün sonundaki LE eki acaba insanın kendi benliğine, manevi varlığına (ÖZüne) nasıl bir hareket katıyor ki sonuçta kavuşma, görme isteği duyulacak bir noktaya gelinebiliyor?

Tartışmaya açtığım bu sorulara benim naçizane yanıtımı da son kısımda veriyorum:
Neleri özlüyoruz? Ailemizi, arkadaşlarımızı, sevgililerimizi, memleketimizi, evimizi... Bunların ortak noktası; hepsinde kendimizden birer parça olması. İşte bu yüzden, içinde az da olsa kendimizden bir parça (ÖZ) olduğunu  düşündüğümüz bir şeyden ya da birinden uzak kaldığımızda, yukarıdaki diğer örneklerde kelimeleri hareketlendirmek için nasıl LE-LA ekini kullanıyorsak, ÖZ'ümüzden uzaklaşma hareketini de yine aynı şekilde ifade ediyoruz ve ÖZLEDİM diyoruz... Ve o şeyde, o kişide ya da o yerde kendimizden, özümüzden ne kadar büyük bir parça varsa biz de o kadar özlüyoruz aslında...

Yazının giriş ve gelişme bölümlerini yukarıdaki gibi tamamlayıp, hazır lise kompozisyonu tadını yakalamışken, sonuç olarak yazımın mesajı ve Türkçe adına övünmemizi sağlayacak son sözüm şudur: 

Yukarıda örneklerini saydığım kelimelerin yabancı dillerdeki karşılıklarını düşündüğünüzde, hepsi de sığ, ilişkisiz ve bu tür bir mantık-kural yapılanmasından, hele hele arkasında bir başka anlam taşımaktan çok uzaktır. 

Meselâ birine bir şey gitmesi gerektiğinde neden YOLLADIM dediğimizi düşünün... Yollamak fiilinin batı dillerindeki karşılıklarında YOL'u bulamazsınız. Çünkü sonuç odaklı ve bireyci batı kültüründe aslolan bireyin nereye gittiğidir. Oysa biz biliyoruz ki bizim gibi doğu kültürlerinde aslolan gittiğin yer kadar, YOLUN kendisidir.

Peki, sizden bi parça nerde? En son neyi, kimi, nereyi ÖZlediniz? 

;)

Yorumlar